Büyük İstifa’nın görünmez versiyonu: Sessiz İstifa


ABD'de pek çok kişinin kariyerini değiştirdiği, çalışmayı tamamen bıraktığı bir dönemi tanımlayan Büyük İstifa, yerini daha az “gürültülü" bir versiyonuna bırakıyor. Bir TikTok kullanıcısından tüm kariyer platformlarına yayılan ve çalışma gündeminin merkezine yerleşen “sessiz istifa” kavramı, başta ABD olmak üzere pek çok ekonomide çalışma düzeninin adaletini sorgulayan çalışanların durumunu özetleyen bir kavram olarak kabul görüyor. Fieldz olarak bu yazımızda sessiz istifa kavramının tanımına, belirtilerine ve bu krizin çözümüne ilişkin önerilere odaklanacağız.

ABD'de 2021'in sonlarında yaşanan büyük çaplı iş bırakmaların ortaya çıkardığı ve kısa süre içinde Avrupa'ya da sıçrayan Büyük İstifa akımı, halefini bulmuş gibi görünüyor. Son günlerde başta kariyer platformu LinkedIn olmak üzere pek çok mecrada karşımıza çıkan yeni bir kavram, krizlerle boğuşan dünyanın ruhuna yeni bir kelime olarak yerleşiyor: Sessiz istifa.

Her şey, zaidlepellin isimli bir TikTok kullanıcısının 25 Temmuz’da yayımladığı bir videoyla başladı. Hesabın sahibi Zaid Khan, “Son zamanlarda, işinizi bırakmadığınız ancak daha ötesini yapma fikrinden vazgeçtiğiniz durumu tanımlayan sessiz istifa terimini öğrendim” diyor ve devam ediyor: “Hâlâ görevlerinizi yerine getiriyorsunuz ama artık hayatın işle özdeş olmasını söyleyen koşuşturma kültürüne katılmıyorsunuz.” 3,5 milyonu aşkın izlenme alan bu 17 saniyelik video, aslında istifa etmekle pek ilgisi olmayan, yalnızca işi minimum seviyede yapmaya odaklanan bir düşünme biçimini adlandırıyor.

Bu yazımızda Zaid Khan’ın referans verdiği koşuşturma kültürüne ve bunun tam tersi bir noktada konumlanan sessiz istifa kavramına değineceğiz. Pandemi sonrası dünyanın ruhuna dair ipuçları veren bu sözcüğün karşılığını Gallup gibi araştırma şirketlerinden gelen verilerle inceledikten sonra, yöneticilerin ve liderlerin bu krizi keşfetmelerine ve tersine çevirmelerine yarayacak öneriler paylaşacağız. Bu konuda Türkiye’de yapılan çok yeni bir araştırmaya da yazımızda sizler için yer vereceğiz.

Sessiz istifanın tam tersi: Koşuşturma kültürü

İngilizcede hustle kültürü olarak adlandırılan ve sürekli büyümeyi hedefleyen ekonomi modeli tarafından teşvik edilen koşuşturma kültürü, aşırı çalışmanın bir yaşam tarzı haline geldiği bir yaşama biçimini ifade ediyor. Meşguliyeti ve çok çalışmayı kutsayan bu kültürün, popüler kültür, medya gibi araçlar aracılığıyla modernleştirilip yaygınlaştırıldığı biliniyor. Girişimcilerin çok az uyuduğuna, her sabah çok erken uyandığına, günde 15 saati aşan sürelerde çalışmayı şart koştuğuna dair hikayeleri mutlaka hatırlarsınız. Belki de son dönemin en popüler iş insanlarından biri olan, Tesla ve SpaceX’in CEO’su Elon Musk’ın “Kimse dünyayı haftada 40 saat çalışarak değiştirmedi. Zira bunun için 80 saat çalışmanız gerekiyor, 100 saatte ise zirveye ulaşmalısınız” tweet’i aklınıza gelmiştir.

Hustle kültürü, çok çalışmanın başarıyla özdeş olduğu varsayımıyla hareket ediyor. Deneyimlenen her zamanın bir amaç uğruna harcanması gerektiğini tavsiye den bu kültür, boş kalmanın, hiçbir şey düşünmemenin, aktif olarak hiçbir şey üretmemenin suçluluk duygusu oluşturmasını beraberinde getiriyor. Bu yönüyle niceliği niteliğin önüne koyan koşuşturma kültürü, işin hayata dönüşmesine yol açıyor. İşi hayata dönüşen bireyler kendilerine, sevdiklerine, hobilerine vakit ayıramıyor. Fiziksel olarak yorgun düşüyor ve hikayenin tükenmişlik sendromuyla bitmesi kaçınılmaz oluyor.

Filmlerde, kitaplarda, başarı hikayelerinde öğütlenen, izlediğimiz dizilerde gösterilen kurumsal hayat, başarının tek koşulunun böyle bir yaşam biçimi benimsemekten geçtiğine işaret ediyor. Yavaşlamanın kabul görmediği, hayatın daima hızlı aktığı koşturma kültürü, insanın kendi hayatına ve davranış setlerine objektif bir gözle bakmasını da zorlaştırıyor. Bu sebeple çalışanlar, içinden çıkılamaz bir döngüye hapsolmuş gibi hissediyor.

Sessiz istifa nedir?

Gelelim sessiz istifaya… Zaid Khan, gerçek bir istifa olmasa da bir çalışanın işteki sorumluluklarını en düşük seviyede yerine getirmesini tanımlayan bir vazgeçme durumundan bahsediyor. Career/Life Alliance Services’ın Kurucusu Kathy Kacher ise sessiz istifanın, çalışanların işlerine ilişkin bağlarının kopmasını tanımlayan bir kavram olduğunu düşünüyor. Büyük veri analitiği konusunda uzmanlaşan Palantir'den bir çalışan, sessiz istifayı "ücretini aldığın kadar çalışma" olarak tanımlıyor. Yorumlar farklılaşsa da sessiz istifa tek bir şeyi, çalışanların kimliklerini işlerinden bağımsızlaştırarak, enerji ve zamanlarını iş dışına kaydırmalarını amaçlıyor.

“Benzeri görülmemiş bir tükenmişliğe” işaret eden sessiz istifa durumu, 2021’de her ay ortalama yaklaşık 4 milyon çalışanın işini bıraktığı Büyük İstifa akımının hemen ardından geliyor. Salgının tekrarlama olasılığının büyük ölçüde ortadan kalktığı bir dönemde, Tesla gibi büyük şirketler dahi çalışanlarını ofise döndürmek için sert geri dönüş politikaları benimserken, sessiz istifa akımı hızla yayılıyor.

ResumeBuilder tarafından yapılan Ağustos 2022 tarihli araştırma, çalışan ABD vatandaşlarının yaklaşık dörtte birinin (%21) kendilerini sessiz istifa edenler olarak tanımladığını söylediğini gösterirken, küresel araştırma şirketi Gallup, geçtiğimiz günlerde yayımladığı araştırmasında iddiayı biraz daha büyütüyor. ABD’deki çalışanların en az %50’sinin sessiz istifa edenler olduğunu söyleyen Gallup, sosyal medyada viral bir biçimde yayılan ve milyonlarca insanın işyerlerinde görevlerinin ötesine geçmekten kaçındığı bir durumu tanımlayan sessiz istifa kavramının daha da kötüleşebileceğini düşünüyor.

Sessiz istifa kavramını biraz daha açmak için ABD’de çalışan bağlılığı verilerine odaklanan Gallup, çalışan bağlılığının 2022’nin ikinci çeyreğinde bir adım daha geriye gittiğini ve çalıştıkları şirkete bağlı hisseden çalışanların oranının %32’de kaldığını söylüyor. Aktif olarak bağlı olmadığını dile getirenlerin oranı %18’e yükselirken, bağlılıkta düşüşün 2021’in ikinci yarısında başladığına ve işten ayrılmalarla eşzamanlı olduğuna dikkat çekiliyor. Gallup’a göre çalışanlar, beklentilerin netliği, öğrenme ve gelişme fırsatları, önemsenme hissi, kuruluşun misyonu gibi faktörlerle bağlantılı olarak işlerinden ve işverenlerinden giderek uzaklaşıyor.

Türkiye de sessiz istifa dalgasından nasibini alanlar arasında yer alıyor. Youthall tarafından yapılan güncel bir araştırma, ülkemizdeki gençlerin %24’ünün sessiz istifa sürecinde olduğunu, %46,7’sinin ise bu kavrama yatkın hissettiğini ortaya koyuyor. Bu da neredeyse her 4 gençten 3’ünün her an işten ayrılabileceğine işaret ediyor. 18-50 yaş arasındaki 1.002 kişinin katılımıyla yürütülen araştırmada çalışanların %41,1'inin "Hayatımın %30'undan azı özel yaşam odaklı." dediği görüldü. Özel yaşama vakit ayırabildiğini söyleyenlerin oranı ise %17,3 olarak kaydedildi. Sessiz istifayı daha çok konuşan ve düşünen kuşağın Z kuşağı olduğu tespit edilirken, bu kuşağa mensup 2 çalışandan birinin sessiz istifa sürecine yatkın olduğu görüldü. Öte yandan kadınların %68,6'sı sessiz istifa sürecinde olduğunu veya bu sürece yatkın olduğunu belirtti ve bunun gerekçesi olarak iş-yaşam dengesi kurmakta yaşadıkları zorlukları gösterdi. Genele bakıldığında, tüm katılımcıların ortalamasında sessiz istifa sürecine götüren nedenin maaş olması dikkat çekti.

Çalışanlar sessiz istifa trendine neden katılıyor? 

Çalışanlar, düşük ücretler, yönetilemeyen iş yükleri, tükenmişlik, büyüme fırsatlarının eksikliği gibi nedenlerin farkına daha çok varıyor. Asana tarafından yapılan 2022 İş Anatomisi raporuna göre, 10 çalışandan 7’si, geçtiğimiz yıl tükenmişlik yaşadığını dile getiriyor. Rapor bulguları ayrıca tükenmişlikten muzdarip çalışanların daha az meşgul olduğunu, daha fazla hata yaptığını gösteriyor.

Sessiz istifa, pandeminin bireysel yaşamlarda yarattığı etkinin bir sonucu olarak da görülüyor. Kariyer platformu LinkedIn’in Küresel Yetenek Eğilimleri 2022 raporuna göre, salgın döneminde daha fazla çalışanın kariyerlerini düşünmek ve daha fazla iş-yaşam dengesi aramak için daha çok vakti olduğu biliniyor.

Kimi yorumlar, uzaktan çalışma ve Zoom ekranlarına taşınan toplantıların çalışanlar ve yöneticiler arasındaki bağı da zayıflattığına işaret ediyor. Öte yandan yüksek enflasyon, merkez bankalarının sıkılaşan ekonomi politikaları ve ekonomik durgunluk endişeleri, çalışanların ücret-iş dengelerini sorgulamalarını beraberinde getiriyor. İnsanlar, ücretlendirmelerin yeterli ve adil olmadığını düşünmedikleri noktada, çalışma eforlarında geri adım atma yolunu tercih ediyor.

Gallup, Z kuşağı ve 35 yaşın altındaki genç Y kuşağı arasında işe katılım ve işveren memnuniyeti açısından bir düşüş tespit ediyor. Bunun pandemi öncesi yıllara göre önemli bir değişiklik olduğunu söyleyen Gallup, daha genç çalışanların birilerinin kendilerini önemsediğini, birilerinin onların gelişimini teşvik ettiğini, öğrenme ve büyüme fırsatları olduğunu hissetmeleri gerektiğini savunuyor. Gallup’un verilerine göre 5 genç çalışandan yalnızca biri, işyerinde kendilerinden ne beklendiğini açık bir biçimde biliyor. Tüm bu belirsizlik ve sorgulamalar, çalışanları yalnızca işlerinin gerektirdiğini yapmaya, koşuşturma kültüründen uzaklaşmaya, işleriyle çok daha pragmatik bir ilişki kurmalarına yol açıyor.

Sessiz istifa krizi nasıl çözülür?

Gallup, sessiz istifanın “kötü yönetimin bir belirtisi” olduğunu söylüyor. Şirketin bu konudaki çözüm önerileri ise şöyle sıralanıyor:

  1. Gallup’a göre bu konuda en büyük görev, yöneticilere düşüyor. Her üç yöneticiden sadece birinin iş başında olduğuna dikkat çeken şirket, üst düzey liderliğin, hibrit çalışma düzeninde yeni bir öğrenme süreci gerektirdiğini savunuyor.
  2. Yöneticilerin, çalışanların ayrılma hissini veya tükenmişliği azaltmasına yardımcı olmak için nasıl konuşulacağını öğrenmeleri gerekiyor. Yalnızca yöneticilerin, çalışanlarını birey olarak tanıyacak konumda olduğuna dikkat çeken Gallup, başarılı bir yönetici olmak ve sessiz istifa krizinin üstesinden gelmek isteyen yöneticilerin her ekip üyesiyle haftada bir kez 15-30 dakika kadar özel bir konuşma yapmasını öneriyor.
  3. Yöneticilerin, çalışanlarının performansını ve kuruma katkısını fark etmesi gerekiyor. Yöneticilerin çalışanlarına bireysel performans, ekip iş birliği ve müşteri değeri gibi farklı başlıklarda hesap verebilirlik için alan tanıması gerektiğini savunan Gallup, çalışma modeline ilişkin kararların da bu alanlar doğrultusuna verilmesini öneriyor. Ayrıca şirket, insanların dahil olduğu ve kendilerini ait hissettikleri bir kültüre ihtiyaç duyduklarını da ekliyor. 

Tüm bu yönetimsel ilişkilerin yanı sıra, adil ücretlendirmenin bir standarda dönüşmesi ve çalışan refahının güncel ekonomik koşullara göre iyileştirilmesinin, sessiz istifa krizinin etkilerinden en az zararla çıkmak isteyen şirketlerin önceliklerinden birine dönüşmesi gerekiyor. Ayrıca her şirketin, tüm çalışanlarının kariyer yollarından sorumlu olduğunun farkına varması, bu bilinçle iç pozisyonlar açarak ilerlemeyi, eğitim olanaklarıyla çalışanların kişisel ve mesleki gelişimini desteklemeyi yeniden değerlendirmesi gerekiyor.

PAYLAŞ:

Yeni nesil teknolojilerle çalışan bağlılığını nasıl artırabilirsiniz?

Müşteri şikayetlerini fırsata çevirmek