Tedarik zincirinde sosyal sorumluluğu nasıl artırabilirsiniz?
Tüketicilerin markalardan sosyal açıdan daha sorumlu olmalarını beklediği bir dönemde, çevresel etkilerden insan haklarına, çalışan beklentilerinden tedarikçilerin sürdürülebilirlik skorlarına, birçok ayrıntı şirketlerin taahhütlerine ulaşmaları konusunda önem arz ediyor. Tedarik zincirinde sosyal sorumluluğu artırmak ise uzun vadeli stratejilerden, sürekli ölçümden ve iş birliğinden geçiyor.
Tüketici alışkanlıklarının sürdürülebilir ürünlere doğru kaydığı, yalnızca çevresel değil, sosyal konularda da inisiyatif alan ve iyileştirme uygulamaları yürüten şirketlerin kamuoyu gözünde daha itibarlı bir kimliğe büründüğü, iş dünyasının son dönemde en çok konuşulan konuları arasında yer alıyor. IBM’in gerçekleştirdiği güncel bir araştırma da söylemlerimizi doğruladı.
IBM İş Değeri Enstitüsü’nün 16 bin katılımcıyla yürüttüğü anketten çıkan sonuçları sizler için derledik.
- Katılımcıların yarısından fazlası (%51) çevresel sürdürülebilirliğin kendileri için 12 ay öncesine kıyasla daha önemli olduğunu söylüyor.
- Tüketicilerin %49’u, Şubat 2022’den önceki 12 ayda sürdürülebilir ve sosyal sorumluluk sahibi olarak markalanan ürünler için ortalama %59’dan fazla fark ödediklerini belirtiyor.
- Tüketicilerin %83’ü daha sürdürülebilir alışveriş kararları almak istiyor.
- 5 kişiden ikisi, satın alma kararlarının nasıl etki yaratacağını daha iyi kavramayı bekliyor.
Tüketicilerdeki bu eğilim, şirketleri tedarik zincirleri başta olmak üzere tüm operasyonlarında sosyal sorumluluğu düşünerek hareket etmeye teşvik ediyor. İş dünyası, sürdürülebilirliğin ve kârlılığın dengelendiği, ikisinin şirket başarısını temsil eden ortak bir madalyonun iki yüzü olarak benimsendiği bir geleceğe hazırlanıyor.
Peki bu geleceğin şekillendiricisi olması beklenen ve her sektörde şirketin işinin merkezinde yer alan tedarik zinciri, sosyal açıdan nasıl daha sorumlu hale getirilebilir? Uzun vadede daha çok değer yaratmak, kamuoyu gözündeki itibarını sağlamlaştırmak ve amaç odaklı çalışanları elde tutmak isteyen şirketler, tedarik zincirlerindeki sosyal sorumluluğu nasıl geliştirebilir?
Tedarik zincirlerini sosyal sorumluluk açısından iyileştirmenin 6 yolu
SupplyChainBrain, tedarik zincirinde sosyal sorumluluğa önem veren, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim ilkelerini benimseyen ve uygulayan şirketlerin marka itibarı, müşteri sadakati gibi kazanımlar elde edeceğini savunuyor. Ayrıca bu uygulamaları tutarlı bir şekilde uygulayan ve sürdürülebilirlik kültürü yaratan şirketlerin işe alım süreçlerinden çalışanları elde tutmaya, yeteneklere erişmenin güçleştiği bu dönemde de şirketleri daha esnek kılacağı belirtiliyor. Makalede, sosyal sorumluluğu yüksek bir tedarik zinciri oluşturmak için aşağıdaki önerilerde bulunuluyor.
Uzun vadeli ve kapsamlı düşünün
Sosyal açıdan sorumlu bir tedarik zinciri inşa edebilmenin ilk adımı, tedarik zincirlerinin bir haritasını çıkararak sektörler, tedarikçi bölgeler ve tüm ağ kapsamındaki sosyal sorunları değerlendirmekle başlıyor. İş kanunları, ücret değerlendirmeleri, çocuk ve zorla çalıştırma istatistikleri, cinsiyet eşitliği ölçütleri ile iş sağlığı ve güvenliği gibi temel sosyal göstergeleri tanımlamak, bu sürecin ilk aşamasını oluşturuyor. Mevcut ve potansiyel tedarikçilerinin bu göstergelere göre değerlendirilmesi ve şirketlerin sosyal profiline göre ölçülmesi öneriliyor. Belirsiz hedeflerden kaçınmak, eylem ve iyileştirme için tutarlı yol haritaları oluşturmak ve tüm bunları yaparken şeffaflık ve iletişim seviyesini de kararlaştırmak gerekiyor. Tedarik zincirinin tüm paydaşlarını dahil eden, zincirin gelecek projeksiyonlarını da hesaba katan bir strateji, tüketici nezdinde itibar görecek ve şirket için değer yaratacak sosyal sorumluluk faaliyetlerinin temeli olarak konumlanıyor.
Verileri toplayın ve kullanın
Göstergeleri belirledikten sonra ölçümlemeye başlamak için puan kartlarını, gösterge tablolarını geliştirmek ve ağa dair veri toplamak gerekiyor. Tedarikçilerin herkese açık verilerinin yanı sıra sistemlerinizde bulunan verilerini doğrulamak, veri tutarsızlıklarını ortadan kaldırmaya yarayacak teknolojilere yatırım yapmak öneriliyor. Bu veriler ışığında, belirlediğiniz göstergeleri karşılamayan ve hedeflerinize ulaşma yolunda sizi hızlandıramayacak tedarikçiler yerine alternatifleri bulmak da mümkün oluyor. Kısa vadeli finansal etkiler ve uzun vadeli gelir artışı, maliyet ve risk azaltma gibi değerler, toplanan verilerin kullanılmasıyla elde ediliyor.
Partnerliklere ve görünürlüğe odaklanın
Şirketlerin, tedarik zincirlerindeki ESG hedeflerini gerçekleştirme yolculuğunun yalnızca kendileriyle ilgili olmadığını da keşfetmesi gerekiyor. Bu noktada tedarik ağınızın tüm paydaşlarınızı veri ve bilgi paylaşım döngülerine eklemeleri, taahhütlerini diğer paydaşlarla paylaşmaları ve bu hedefleri tüm ağın ortak vizyonu haline getirmeleri tavsiye ediliyor. Ortak hedeflere ulaşmak için iş birliği içinde çalışılması, gelecekte genişletilebilecek ortaklıkları düşünerek daha küçük tedarikçilere odaklanmaları öneriliyor.
Eğitim ve yetkinlik geliştirme programları tasarlayın
Şirketin tedarik zincirindeki sosyal sorumluluk taahhütlerinin tam anlamıyla yerine getirilebilmesi için tüm paydaşların uygulamaları ve stratejiyi kavrayarak iş süreçlerine dahil etmesi gerekiyor. Bu noktada şirketlere, şirket içi çalışanların ve tedarikçi ağının, sosyal açıdan daha sorumlu bir tedarik zinciri oluşturmak için kullanılan araçları, uygulanan düzenlemeleri ve izlenen süreçleri daha iyi anlamalarına yardımcı olmak düşüyor. Kapsayıcılık, çeşitlilik, eşitlik gibi kavramlara odaklanan, empati ve ilişki kurmayı öğreten eğitim ve yetkinlik geliştirme programları, bütünsel bir ilerlemeyi kolaylaştırıyor. Çalışanların da karar alma süreçlerine dahil edilmesi, şirketin sosyal hedeflere ulaşması konusunda çalışanlara da inisiyatif verilmesi amaca giden yolu kısaltıyor.
Değerlendirmelerini paylaşın
Sosyal sorumluluğun bir başlığı da şeffaflıktan geçiyor. Sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk odaklı çalışmalarınızın etkilerini, taahhütlerinize ulaşıp ulaşmadığınıza dair verileri, bu konudaki çabalarınızı kamuoyuyla, tedarikçi ağınızla ve çalışanlarınızla paylaşmak, şirketinizi ileri taşıyacak uygulamaları belirleme sürecinizi hızlandırıyor. Hatalara ve başarılara eşdeğer düzeyde sahip çıkmak, ortaklarınızın bu konulardaki çalışmalarını tüm ağ çapında takdir etmek, şirketinizin iç ve dış iletişimini güçlendirerek marka itibarınızın artmasına da yardımcı oluyor.
Sosyal sorumluluk kültürü oluşturun
Tedarik zincirinde sosyal sorumluluğu sağlamak için yalnızca uzak tedarik noktalarına, gelişmekte olan ya da çatışmalı bölgelerdeki tedarikçilere odaklanmamak gerekiyor. Şirket merkezinin en anlamlı sosyal etkilerin teşvik edicisi olduğunu hatırlamak, merkez ofis çalışanlarının bu konuda kendilerini güvende ve değerli hissettikleri bir ortam kurmak, başarıları belirleyecek faktörler arasında yer alıyor. Üst düzey lider seviyesinden başlamak üzere şirket tabanına kadar her aşamada herkesin sosyal sorumluluk konusunda aynı dili konuştuğundan emin olmak, sosyal sorumluluğu bir kültüre dönüştürmeyi gerektiriyor.
Kurumsal sosyal sorumluluk, büyüme ve inovasyon ilişkisi
Chartered Institute of Procurement and Supply (CIPS), kurumsal sosyal sorumluluk kavramını “kuruluşların refahı sorumlu bir şekilde artırmalarına yardımcı olmadaki rolünde bir numaralı konu” olarak tanımlıyor. Etik disiplininin öğütlediği pratik davranışları tedarik zincirine uygulamak, kamuoyu için fayda üretmeyi, şirket imajını iyileştirmeyi mümkün kılıyor. Tedarik zincirinde modern köleliğin önüne geçmek, çocuk işçi çalıştırılmasını engellemek, karbon ayak izini azaltmak ve sürdürülebilir kaynak kullanımını teşvik etmek, şirketlerin yukarıda sıraladığımız önlem ve adımlarla hayata geçireceği politikalarla mümkün oluyor.
Öte yandan, Gartner'a göre kurumsal sosyal sorumluluk tedarik zincirleri için bir büyüme ve inovasyon stratejisi işlevi de görüyor. Gartner’ın araştırma analisti Pam Fitzpatrick, inovasyon ve rekabet avantajı konusunda yeni kaynaklar ve uygulamalar arayan tedarik zinciri liderlerinin, KSS olarak kısaltılan kurumsal sosyal sorumluluğu değerlendirebileceğini belirtiyor.
Bu oldukça kolay anlaşılabilir bir denkleme işaret ediyor. Kurumsal sosyal sorumluluk hedefleri belirleyen şirketler, bu hedeflere ulaşabilmek için iş süreçlerini iyileştirmeye odaklanıyor ve bu durum, inovasyonu beraberinde getiriyor. Dijitalleşmenin ve teknolojinin olanakları, bu inovasyonu mümkün kılmak için kullanılıyor ve sonuçta verimliliğe, esnekliğe, dayanıklılığa çıkıyor. Tüm bu faktörler, kırılgan tedarik zincirlerinin hüküm sürdüğü bir dünyada rekabet avantajı olarak geri dönüyor. Kurumsal sosyal sorumluluk odağında yürüttüğü faaliyetlerle tüketici gözünde itibar kazanan, rekabet avantajı elde eden, maliyetleri azaltan şirketler için büyüme de kaçınılmaz hale geliyor. Bu perspektiften değerlendirildiğinde kurumsal sosyal sorumluluk, şirketler ve tedarik zincirleri için inovasyon ve büyümeyi destekleyen, endüstride dönüştürücü rol üstlenme potansiyeli taşıyan bir ödeve dönüşüyor.